T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
BALIKESİR / AYVALIK - Ayvalık Mesleki Eğitim Merkezi

Sınav Kaygısı

 SINAV KAYGISI
       KAYGINIZ KÖPEK BALIĞINIZ OLSUN!

 

 

   Japonlar taze balığı çok severler. Bundan   uzun yıllar önce Japonya sahillerinde bol balık bulmak artık mümkün   olmamaktadır. Balıkçılar Japon nüfusunu doyurabilmek için ve piyasada   yükselen bu talebi karşılamak için daha büyük tekneler yaptırıp, taze balık   tutmak için daha uzaklara açılmaya başlamışlardır. Ancak balık için daha   uzaklara gidildikçe geri dönmesi de o kadar çok vakit almaya başlamıştır.   Dönüşler bazen bir haftayı bulmaktadır. Bu nedenle tutulan balıklar da   tazeliğini kaybetmektedir. Bu yolla avlanıp pazarlarda satılan balıkların   taze olmadığını anlayan Japonlar ise bu balıkların lezzetini hiç   sevmemişlerdir ve balıklar elde kalmıştır. Bunun üzerine bu problemi   çözebilmek için balıkçılar teknelerine soğuk hava depoları yaptırmaya   başlamışlar. Böylece istedikleri kadar uzağa gidip avlanacaklar, tuttuklarını   da soğuk hava deposunda dondurulmuş olarak saklayacaklardır. Ancak Japon   halkı taze hâlde dondurulmuş balıkların da lezzet farkını yine hissedebiliyor   ve donmuş olan balıklara fazla para ödemek istemiyormuş. Sonuçta da yine bu   balıklara rağbet olmuyormuş. Balıkçılar bu defa, teknelerine dev balık   akvaryumları yaptırmışlar. Avlanan balıklar, dev akvaryumlar içerisinde canlı   olarak getirilmesi düşünülmüş. Bu yöntem de ilk başta hiç yoktan iyi ve   akılcı bir çözümmüş gibi görünüyordu. Nitekim balıkçılar da aynen böyle   yaptılar. Ancak Japon halkı canlı olmasına rağmen bu balıkların da,   akvaryumlar içinde hareketsizlikten dolayı sersemlemiş bir şekilde kıyıya   geldikleri için taze balıklar gibi yeterince lezzetli olmadıklarını   görmüşlerdir. Çünkü hareketsiz, uyuşmuş vaziyette günlerce yol gelen   balıkların, capcanlı, diri ve hareketli taze balığa göre lezzeti çok farklı   olmaktadır. Balıkçılar nasıl olacak da Japonya´ya taze lezzetli balığı   getirebileceklerdi? Siz olsaydınız ne yapardınız? Japonlar çok ilginç bir   çözüm bulmuşlar: Derin büyük akvaryumlara küçük birkaç tane köpek balığı   bırakmışlar. Böylece hayatta kalmaya ve yem olmamaya çalışan balıklar,   ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak akvaryum içerisinde yaşam   mücadelesi verdikleri için, canlı, hareketli ve taze bir şekilde kıyıya   ulaştırılabilmiş.

1950´lerde,   L. Ron Hubbart´ın gözlemlediği bu olayda olduğu gibi "İnsanoğlu ancak   başarma azmi ve kararlılığı içinde bulunursa müthiş bir gayret sarf   eder." Ne kadar akıllı, kararlı ve inatçıysanız, bir problemle   uğraşmaktan ve farklı çözüm yolları üretmekten o kadar zevk alırsınız.
  Çok büyük sorun gibi görünen bazı problemler Japonların taze balık   probleminin çözümünde olduğu gibi aslında çok basit olabilir. Yeter ki   kararlı ve inançlı olun.

Sınav   kaygısını köpek balığı olarak düşünün. Kaygı sizin canlı ve hareketli   kalmanıza neden olur. Asıl sorun kaygı yaşamak değil kaygısız yaşamaktır.   Kaygısız, amaçsız ve isteksiz bir çalışma sizi başarısızlığa, uyuşukluğa   götürür. Başarılı olmak için beyninizi canlı tutun. Bunun yolu da beyninizi   zorlayacak köpek balıkları bulmaktır…

Sınav   Kaygısı Nedir?

Sınavla   ilgili konularda düşünme, hatırlama ve yoğunlaşma güçlüğüne yol açan duygu   durumudur. Kaygının en ağır düzeyde yaşandığı sınavlar üniversite ve liselere   giriş sınavlarıdır. Aslında sadece bu sınavlar değil, okullardaki sınavlar da   öğrencileri kaygılandırmaktadır. Ancak bu sınavların telafisi kolay   olduğundan öğrencilerdeki kaygı düzeyi diğer sınavlar kadar olmamaktadır.

Yüksek   sınav kaygısı, öğrencinin başarısızlığına yol açan en önemli faktörlerin   başında gelmektedir. Yapılan araştırmalar, yüksek sınav kaygısının özellikle   orta bilgi düzeyindeki öğrencilerin başarısını daha fazla düşürdüğünü   göstermektedir.

ÖSS´ye   hazırlanan 370 kız ve erkek öğrenciye çözmeleri için bir takım sorular   verildi. Çözüm sırasında yapılan küçük eleştiriler öğrencilerin başarısında   yüzde 10 oranında azalttığı görüldü. Yapılan eleştirilerin dozu   artırıldığında öğrencilerin hata yapma oranı yüzde 55´e kadar çıktığı   görüldü.

Öğrencileri   üzerinde yapılan bir araştırmada; öğrencilere ezberlemeleri için bir takım   formüller verildi ve daha sonra bu formüllerin ne kadarını hatırladıkları   belirlendi. Yine aynı gruba, bu kez ´hafızalarınız pek kuvvetli değil´ diye   söylendi. Ezberledikleri formülleri hatırlama oranları yeniden belirlendi.   Sonuç: hatırlanan miktar ilk hatırlamadan %15 daha düşüktü. Grubun   kendilerine olan güveni sarsıldığında, hatırlama yeteneklerinin azaldığı bu   deneyle ispatlanmıştır.

Bir   öğrencinin sınav kaygısı yaşadığını nasıl anlayabiliriz?

Öğrencideki   her değişiklik sınav kaygısı olmayabilir.

Sınav   Kaygısının Belirtileri Nelerdir?

Huzursuzluk,   kendini rahat hissedememe,

Çabuk   öfkelenme, ve öfkeyi dışa vurma isteği,

Mutsuzluk   ve umutsuzluk

İçe   kapanma, kendini soyutlama,

İlişki   kurmada güçlük, aile ve arkadaşları ile sorunlar yaşama

Olumsuz   benlik algısı, (kendini değersiz ve gereksiz hissetme)

Düşünceleri   toparlayamama, ifade edememe,

Unutkanlık   , bilgileri transfer edememe (önceki bildiklerini sonrakiler için olumlu   kullanmakta güçlük yaşamak)

Dikkatini   toplamada sorun yaşamak,

Mide   ve bağırsak rahatsızlıkları,

Baş   dönmesi, kusma,

Ellerde   titreme, terleme,

Nefes   alıp vermede güçlük yaşama,

Yorgunluk   ve bitkinlik belirtileri,

Uyku   ve iştah bozuklukları

Sınav   Kaygısının birçok nedeni olabilir. Öğrencinin bulunduğu ortam kişisel   özelliklerine göre bu nedenler değişebilir.

Kaygıyı   azaltmak için Kullanılabilecek Teknikler:

Doğru   Nefes Almak:

Açık   havada veya havalandırması iyi olan bir odada 5–10 defa derin nefes alıp   vererek kafanızdan düşüncelerinizi boşaltabilirsiniz. İyi nefes ağır, derin   ve sessiz olmalıdır. Doğru nefes vücudu rahatlatır. Doğru ve derin nefes   almanın stres sonucu daralan damarları genişletme ve oksijenin bedenin en uç   ve en derin noktalarına kadar ulaşmasını sağlama özelliği vardır.

Fizik   Egzersizi Yapmak:

Gerginlik   damarlarda daralmaya neden olduğu için hücrelere giden kan miktarında azalma   olur. Aşırı ve yorucu olmayan ısınma hareketleri yapabilirsiniz. Düzenli   yürüyüşler yapmak bile çok yararlı olacaktır.

Düşünce   Biçimini Düzenlemek:

Sınavdan   önce zihninizde, geçmişteki başarısızlıklarınızı değil, başarılarınızı   vurgulayın. Bizleri etkileyen aslında olaylar değil olaylara karşı bakış   açımız, inançlarımız, yorum ve kalıp düşüncelerimizdir. Olaya karşı temel   inançları değiştirmek asıl amaçtır. Sınavın kendi başına kaygılandırma gücü   olsaydı tüm öğrenciler aynı kaygıyı duyardı. Bu konuda yapılacak bir şey   olmazdı, bu kaderimiz olurdu. Her birimizin çeşitli konularda iç konuşmaları   vardır. Bu durum şu anda da devam ediyordur. Bu konuşmalar pozitif olursa   bize olumlu telkinde bulunur. Çalışma motivasyonunu ve bilincini arttırır.

Konuşmalar   olumsuz olursa; kaygı ve başarısızlık duygularını geliştirir. Olumsuz telkin   olur. Bir kişinin zihninden günde binlerce düşünce geçmektedir. Bu   düşüncelerin büyük bir çoğunluğunun da olumsuz düşünceler oluşturmaktadır. Olumsuz   düşünen bir kişi zamanla karamsar ve kaygı bir kişiliğe bürünür.

Olumlu   düşünce, konuşma ve telkini mutlaka öğrenmeliyiz.

Düşünce   sistemimiz gerçekçi, olumlu ve faydalı, nitelikte olmalıdır.

Kendinize   güveniniz.

Beslenme   ve uykunuzun düzenli olmasına özen gösterin.

Doktorunuz
  tavsiye etmedikçe bilinçsizce ilaç kullanmayın.

Sistemli   ve düzenli ders çalışınız.

Sınav   Kaygısı eter gibidir. Azı ayıltır. Çoğu bayıltır. Bir miktar kaygı her zaman,   her işte gereklidir.

Yeter   ki olumsuz düşünmeyelim karamsar olmayalım.

Sınav   kaygısını bir rüzgara benzetirsek; karamsar öğrenci rüzgardan şikayet eder,   iyimser öğrenci geçmesini umar, akıllı öğrenci yelken açar…

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 09.09.2014 - Güncelleme: 09.11.2023 14:46 - Görüntülenme: 1089
  Beğen | 0  kişi beğendi